Yabancı Mahkeme Kararlarının Türkiye’de Tenfizi

Yazarlar: Av. Deniz Nalbant & Stj. Av. Şeyma Yetim
Giriş
Küreselleşmenin hız kazanmasıyla birlikte, kişiler ve şirketler sınır ötesi ilişkiler kurmaktadır. Bu durum ise, farklı ülkelerde açılan davaların ve verilen mahkeme kararlarının etkisini genişletmektedir. Ticari sözleşmelerden aile hukukuna, borç ilişkilerinden miras davalarına kadar pek çok alanda yabancı mahkemeler tarafından verilen kararların, farklı hukuk sistemlerine sahip devletlerde hüküm ve sonuç doğurması, uluslararası özel hukukun temel meselelerinden biri haline gelmiştir. Bu bağlamda, bir ülkede verilmiş olan mahkeme kararının, başka bir ülkede icra edilebilmesi veya hukuki sonuç doğurabilmesi için o kararın “tanınması” ya da “tenfizi” gerekmektedir.
Türkiye’de yabancı mahkeme kararlarının geçerlilik kazanabilmesi, esas olarak 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (“MÖHUK”) hükümleri çerçevesinde mümkündür. Bununla birlikte, Türkiye ile yabancı devlet arasında ikili veya çok taraflı bir uluslararası anlaşma mevcut ise, öncelikle bu anlaşma hükümleri uygulanır. Bu tür bir anlaşmanın bulunmaması halinde ise MÖHUK devreye girer ve yabancı mahkeme kararlarının Türkiye’de tanınması ve tenfizi, bu kanunda belirtilen şartlara ve usullere göre gerçekleştirilir.
Bu yazıda, yabancı mahkeme kararlarının Türkiye’de tenfizine ilişkin olarak hem şekli (ön) şartları hem de esas (maddi) şartları özellikle 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) çerçevesinde ele alınacaktır.
I. Yabancı Mahkeme Kararlarının Tenfizinde Aranan Ön Şartlar
-
Yabancı Mahkeme Tarafından Verilmiş Bir Kararın Mevcut Olması
Tenfiz talebine konu kararın, yabancı bir devletin yargı organı tarafından verilmiş olması gerekir. Bu bağlamda yalnızca mahkemeler tarafından verilen kararlar tenfiz edilebilir; idari makamlar veya diğer yetkili olmayan organlarca verilen kararlar bu kapsamda değerlendirilmez.
-
Kararın “İlâm” Niteliği Taşıması
İlâm, mahkemenin yargılama sonunda verdiği, taraflar arasında hukuki sonuç doğuran kesin karardır. Geçici hukuki koruma kararları (örneğin ihtiyati tedbir), ara kararlar ve diğer usule ilişkin kararlar tenfize konu edilemez.
-
Kararın Hukuk Davasına İlişkin Olması
Yabancı mahkeme kararı, özel hukuk ilişkisine dayalı bir uyuşmazlığa ilişkin olmalıdır. Ceza, vergi veya idare hukukuna dair kararların tenfizi mümkün değildir. Kararın özel hukuk kapsamına girip girmediği ise Türk hukukuna göre değerlendirilir.
-
Kararın Kesinleşmiş Olması
Yabancı mahkeme kararı, verildiği ülke hukukuna göre kesinleşmiş olmalıdır. Kesinleşmemiş bir karar, değiştirilebilir veya kaldırılabilir nitelikte olduğu için Türkiye’de tenfiz edilemez.
Bu dört ön şarttan herhangi birinin eksik olması hâlinde tenfiz talebi mahkemece doğrudan reddedilecektir. Ön şartlar sağlandığı takdirde, mahkeme esas şartları incelemeye geçer.
II. Yabancı Mahkeme Kararlarının Tenfizinde Aranan Esas Şartlar
-
Münhasır Yetki Kurallarına Aykırılık Olmamalıdır
Kararın, Türk mahkemelerinin münhasır yetki alanına giren bir konuda verilmemiş olması gerekir. Örneğin, Türkiye’deki taşınmazların aynına ilişkin davalar yalnızca Türk mahkemelerinin yetkisine tabidir.
-
Aşkın Yetki Kullanımı Bulunmamalıdır
Yabancı mahkeme, taraflar veya uyuşmazlıkla gerçek bir bağlantısı bulunmadığı hâlde yetki kullanmışsa, bu durum tenfize engel olabilir. Ancak bu itiraz, yalnızca davalı tarafından ileri sürüldüğünde mahkemece incelenir.
-
Karar Türk Kamu Düzenine Aykırı Olmamalıdır
Kararın içeriği veya sonuçları, Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmamalıdır. Kamu düzeni, toplumun temel değerlerini ve adalet anlayışını korumaya yönelik soyut bir kavram olup, hâkim tarafından somut olaya göre değerlendirilir.
-
Savunma Hakkı İhlal Edilmemiş Olmalıdır
Davalı, yabancı yargılamada savunma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerse, bu durum da tenfize engel oluşturur. Ancak bu savunma Türk mahkemesi önünde ileri sürülmezse, mahkemece re’sen dikkate alınmaz. Savunma hakkının ihlal edilip edilmediği, esas davanın görüldüğü ülkenin hukukuna göre belirlenecektir.
-
Karşılıklılık Şartı Sağlanmalıdır
Yabancı mahkeme kararlarının Türkiye’de tenfizi için, o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir uygulamanın bulunması gerekmektedir. Bu uygulama:
- Fiili (de facto) olabilir: İlgili ülkede Türk kararlarının fiilen tanınıp tenfiz edilmesi.
- Kanuni (de jure) olabilir: Her iki ülkenin mevzuatının tanıma ve tenfiz açısından birbirine paralel olması.
Eğer karşılıklılık mevcut değilse, tenfiz talebi reddedilecektir.
III. Tenfiz Engelleri (MÖHUK m. 55/2)
Yabancı mahkeme kararlarının Türkiye’de tenfizine ilişkin olarak, ön şartlar ve esas şartların yanı sıra MÖHUK M.55/2 uyarınca Tenfize engel teşkil edebilecek diğer hususlar;
-
Yabancı İlâmın Kısmen veya Tamamen Yerine Getirilmiş Olması
Tenfiz konusu karar, kısmen veya tamamen yerine getirilmişse, mahkemeye yapılan tenfiz başvurusu reddedilir.
-
Kararın Yerine Getirilmesine Engel Hukuki Sebep Bulunması
Borçlununun ifa güçlüğüne düşmesi, ibrası veya borcun zamanaşımı gibi hukuki engeller, kararın Türkiye’de icra edilebilirliğini ortadan kaldırır. Ancak borçlunun malvarlığına ilişkin fiili engeller (örneğin malvarlığının bulunmaması) bu kapsamda değerlendirilmez.
Ayrıca, yabancı kararın verildiği ülke hukukuna göre (varsa) tenfiz ya da icra süresi geçmişse, bu da tenfize engel oluşturabilir. Bu süreye ilişkin itiraz, davalı tarafından Türk mahkemesi önünde ileri sürülebilir.
IV. Hakkın Kötüye Kullanılması ve Dürüstlük Kuralı
Tenfiz yargılamasında, davalının itirazları dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirilir.Bu çerçevede, davalının, tenfize konu kararın verildiği yabancı devlette cereyan eden yargılama esnasında sergilediği tutum ve davranışlarla çelişkili itirazları, Türkiye’deki tenfiz davalarında hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı kabul edilmektedir.
SONUÇ
Yabancı mahkeme kararlarının Türkiye’de tenfizi, uluslararası hukuki iş birliğinin önemli bir unsurunu oluşturur. Bu sürecin sağlıklı ve öngörülebilir şekilde işleyebilmesi için, hem uluslararası anlaşmalar hem de iç hukuk kuralları dikkate alınarak çok yönlü bir değerlendirme yapılmalıdır.
Türkiye ile kararın verildiği ülke arasında tenfize ilişkin bir uluslararası sözleşme bulunmuyorsa, süreç doğrudan MÖHUK hükümlerine göre yürütülür. Bu durumda, hem ön şartların hem de esas şartların eksiksiz şekilde sağlanması ve ayrıca tenfize engel teşkil edecek bir durumun bulunmaması gerekir. Tenfiz yargılamasında, savunma hakkına saygı, kamu düzeninin korunması ve hakkın kötüye kullanılmaması ilkeleri büyük önem taşır.
Tüm bu şartların birlikte sağlanması hâlinde, yabancı bir mahkeme kararı Türkiye’de icra edilebilir hâle gelir ve Türk hukuk sistemi içinde bağlayıcılık kazanır.
Konu hakkında detaylı bilgi almak isterseniz info@berkerberker.com adresinden bize ulaşabilirsiniz.
KAYNAKÇA
Musa Aygül, “Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Davalarında Bazı Usul Hukuku Problemleri (Harç – İspat Yükü ve Deliller – Vasıflandırma)“, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, Cilt: 31, Sayı: 2, 83-121.
Doç. Dr. Şeref Ertaş, Yabancı İlamların Tanınması ve Tenfizi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi. <https://hukuk.deu.edu.tr/dosyalar/dergiler/ilk/ayiter/ayiter/ertas10.pdf>
Nuray Ekşi, Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi, Beta Basım.
Cemal Şanlı, Milletlerarası Özel Hukuk, Beta Basım.